Baba Evi Quotes

Rate this book
Clear rating
Baba Evi (Küçük Adamın Romanı, #1) Baba Evi by Orhan Kemal
535 ratings, 3.89 average rating, 33 reviews
Baba Evi Quotes Showing 1-3 of 3
“Birdenbire bir isyan içinde bulduk kendimizi, yahut da bana öyle geldi. Keçe külâhlı, poturlu insanlar, yerlere kaba kaba basarak koşuşuyorlar, ‘İstemezük, biz bu hükümeti istemezük!’ diye bağrışıyorlardı. Soran olursa, kömürcünün oğlu olduğumu söylememi sıkı sıkı tembih etmişlerdi. Babaannem, babama ait ne kadar kitap, kağıt, fotoğraf, kılıç, tüfek varsa, daha doğrusu Ankara'daki babama ait ne varsa hepsini yatakların pamukları içine, tavan arasına saklamıştı. Alaettin tepesinden atılan kurşunların bizim evin üst kat pencere camlarını kırıp Ermeni mektebine, Ermeni mektebinden atılan kurşunların da gene aynı şekilde, bizim evin üst kat pencerelerinden geçip, Alaettin tepesine gittiğini söylüyorlardı. Mektebin pencerelerinde kaba bıyıklı başlar görüyorduk ve bütün gün, bütün gece alt katın merdiven basamaklarında barınıyorduk. Bir gün işittik ki, asiler, valiyi ahıra bağlamışlar. ‘Şeriat isterük, biz bu gavur hükümeti istemezük, dinsizleri istemezük, şeriat isterük!’ diye sürüklenen çığlıkları ve dinmek bilmeyen silâh sesleri duyduk. Kapılar kırılıyor, insanlar boğazlanıyordu.


Günler ve günler geçti... ‘İstemezük, istemezük, istemezük!’ sesleri sokaklarda çınladı durdu ve bir gün çığlık, silâh sesi, istemezüklerle yüklü, hava içinde ‘Kuvây-ı Milliye geliyormuş’ haberi şimşek gibi çaktı. İstemezükler dindi, kaba postallı ayaklar sokaklarda kaçıştılar, silah sesleri kesildi. Güneşli bir sabah, ellerimizde mendiller evin önündeki ahalinin arasına kardeşimle ben de karıştık. Ağızları köpüklü, kuvvetli atların nal sesleri her şeyi örttü. Çılgın bir alkış... İhtiyar kadınlar, çocuklar, genç kadınlar, kızlar sevinçten ağlıyorlar, kalabalık neşe çığlıklarıyla çalkalanıyordu. Atlılar geçiyordu, atlılar... Parlak güneşin altında, kabalakları, kalpakları, koça koça bıyıkları ile atlılar geçiyordu. Sonra îstemezük'ler... Elleri arkalarında bağlı, poturlu, keçe külâhlı, şeriat fedaileri... Derken yük arabaları... Yük arabalarında, enselerinden kesilmiş, kanlı cesetler... O gün o kadar bağırdım ki, sesim kısıldı, hastalandım. Ermeni mektebinin önünde çocuklar, fişek kovanlarıyla bir çeşit mortiz oynamağa başladılar. Sokaklar boş fişek kovanlarıyla doluydu...”
Orhan Kemal, Baba Evi
“Babam ne ve neciydi? Bilmiyorum. Gümüş topuzlu bastonu, sarı çantası, hasırlı kırmızı fesi, bilhassa bana bakarken mutlaka çatılan kaşlarıyla o, benim için, iri gövdeli bir korkudan ibaretti. Onun çatık, simsiyah kaşları... Babam bir dev kadar kocaman ve kuvvetliydi!”
Orhan Kemal, Baba Evi
“— Söyle, diye babam gene gürledi, ne cesaretle yaptın bu işi? Düşünmedin mi, düşünmedin mi ki benim şerefim, haysiyetim mevzubahis? Ya yarın seni alıp, hapsederlerse? Ya yalnız seni değil, beni de seninle birlikte mahkemelere sevkederlerse? Bu ne cehalettir, Yarabbi bu ne iz'ansızlıktır! Hükümetin mühürü nasıl bozulur, buna nasıl cesaret edilir!
O gece annemi boşadı ve sabahleyin erkenden dayımın evine yolladı. Hemen o akşam da babaannemle küçük halam çiftliğe geldiler, ikisi iki yandan, evin içini şöyle bir kolaçan ettiler. Sonra babaannem eteklerini beline soktu, hizmetçilere emirler vererek, evi baştan aşağı yıkattı. Dünyalarından memnundular. Vara yoğa kahkahalarını salıveriyorlardı.
— Aman ne pislik ne pislik, Yarabbi! Düşman başına böyle kadın!
Yahut:
— Doğrusu Eyüp sabrı varmış evlâtçığımda.. Bu pasaklı karıyla yaşamak değme babayiğidin kârı değil...

Galiba iki ay sonra, babaannemlerin bütün İsrarlarına rağmen babam, anneme nikâh tazeleyip onu bize getirdik ten sonra öğrendik ki, babamı büyükannemler doldurmuşlar.
— Karın, demişler, mahalleliyle birlik olup altevi tek-, mil boşaltmış... Kasaba çalkalanıyor, bugün yarın polisler basacaklarmış, haberin olsun!
Annem, babamı çoktan affetmişti:
— Dövsün, demişti, erkektir... Kabahat onda değil, öteki boynu kopasıcalarda... Anlayıp dinledikten sonra dövse, ne yapayım, o zaman ben cezama razıyım.”
Orhan Kemal, Baba Evi